The Hague, August 24 th, 1964
Dear General DEMOKAN
Thank you very much for your telegram, expressing your deep sympathy with our joint loss. It was Allah’s wish that we came to Turkey and the same power took him away now. We are only human beings and sometimes we stand before that Major Force, whether named Allah or God, and we cannot understand its reasonings.
At heart he was a Turk and only a Major Force could get him away from Turkey forever. I had him cremated. It is a very solemn crematorium. On his coffin was a wreath from me of light colored flowers and a ribbon with only my name. Besides I had a flower piece made, representing the Turkish flag, of red karanfils with the half moon and star in white karanfils. Thar also was on top of his coffin. I hope you agree that I took this pirivilege. I has asked for the Milli Marş to play, but they could not find the music and so the organ played the Turkish national anthem for him. I think that was just the way he would have liked.
However, we should not dwell on the past. His spirit and ideas were those of progress and what he created should not fall apart. He formed a group of brilliant, promising young scientist. Turkey needs them. But they still need a leader. Therefore, I hope you do not mind that I took the opportunity of the general aseembly of astronomers at Hamburg to write to several prominent astronomers to ask their help to find a successor, suitable to continue my husband’s work. His idea was to create a scientific centre also for other branches of science, cooperating with scientific institutes of Europe and the U.S., bringing and keeping the young Turkish scientists on the international level.
He was very proud of his assistants and students and felt towards them like a father.
Within short I will come back to Turkey, together with one of my sisters. I will come to say goodbye, because I do not think it would be right to say alone there.
I can assure you that I behave like the wife of Professor Kreiken should. Also I keep in mind the Turkish courage, which becomes apparent under the most difficult circumstances. Somehow I hear in my mind Atatürk’s favourite march, which is so full of courage, victory and sadness. Believe me, I do not cry, though my heart seems to break. I will go on living as Professor Kreiken’s wife should. I will find new work to do, and hope to join my husband when it is time for me to go.
I want to thank you for all cooperation given. Without the army’s help he could not have achieved what he did.
I hope you will permit me to come to say goodbye.
With kind regards,
Sincerely yours,
Miss Kreiken
ARGE AYLIK BÜLTENİ/SAYI 34/AĞUSTOS 1964
TÜRKÇESİ:
Sayın General DEMOKAN
Müşterek kaybımız hakkında derin teessürünüzü belirten taziye telgrafınıza çok teşekkür ederim. Bizi Türkiye’ye birlikte getiren ve şimdi onu ebediyete intikal ettiren kudret, takdir-i ilahi idi. Biz yanlız naciz varlıklarız ve ister “Allah” ister “God” densin, sebeb ve hikmeti bilinmeyen bir şekilde bu ilahi kuvvet ile bazen karşı karşıya geliyoruz.
O, kalben Türk’tü, ve onu Türkiye’den ebediyen ancak böyle ilahi bir kuvvet uzaklaştırabilirdi. Onun naşını hazin bir törenle yaktırdım. Tabudu üzerine yanlız ismini havi kurdele ile açık renk çiçeklerden yapılmış bir çelenk vardı. Aynı zamanda, kırmızı karanfillerin zemini, beyaz karanfillerin ay ve yıldızı temsil ettiği çiçeklerden yapılmış bir türk bayrağınıda tabutun üzerine koydurdum. Bu şereften faydalanmış olmamı tasvip edeceğinizi umarım. Milli marşın çalınmasını istedim, ve Türk Milli marşını orgla çaldık. Eminim ki, onunda arzusu bu olacaktı.
Bununla beraber maziye gömülü kalmayacağız. Ruh ve fikirleri gelişmeye yöneltilmişti ve eserleri göçmemeli idi. O,etrafında Türkiye’nin muhtaç olduğu zeki ve istikbal vadeden bir genç ilim adamları nüvesi meydana getirmişti. Fakat bu nüvenin hala bir öndere ihtiyacı var. Bu sebeple Hamburg’ta toplanmış olmasını hoşgörürlülüğünüzden cesaret alarak fırsat telakki ettiğim Astronomi Alimleri Genel Assamblesinde şöhret sahibi bir çok zevata mektup yazarak, kendilerinden, kocamın eserini devam ettirebilecek bir halef bulunması konusunda yardım rica ettim. O’nun fikri, Avrupa ve Amerika’nın ilim enstitüleri ile işbirliği yaparak ilmin diğer dalları için, ilmi bir merkez kurmak, genç Türk ilim adamlarını uluslararası seviyeye getirmek ve bu seviyeyi muhafaza ettirmektir.
Asistan ve talebeleri ile çok iftahar eder ve onlara karşı bir baba şefkati duyardı.
Yakın bir zamanda kız kardeşlerimden biri ile Türkiye’ye geleceğim. Orada, yanlız olarak devamlı oturmanın doğru olmayacağını düşündüğüm için , sadece “allahaısmarladık” deyip geri döneceğim.
Sizi, tam Profesör Kreiken’e layık bir eş olarak hareket edeceğime dair temin ederim; bundan başka en güç şartlar altında beliren Türk cesaretinide aklımdan çıkarmayacağım. Şu anda kulağımda Atatürk’ün çok sevdiği cesaret, zafer ve huzur dolu marşın nameleri çınlar gibi oluyor. Kalbimin parçalanır gibi olmasına ramen ağlamadığıma inanmanızı isterim. Profesör Kreiken’e layık bir eş olarak yaşamaya devam edeceğim. Ahirete intikal zamanı geldiğinde kocama kavuşmak ümidi ile, yapacak yeni işler bulurum elbet.
Yapmış olduğunuz işbirliği için teşekkür etmek isterim. Ordunuzun yardımı olmasa idi kocam yaptıklarını başaramazdı.
Size “Allahaısmarladık” demek için gelmeme müsade edeceğinizi ümid ederim.
Saygılarımla,
Bayan Kreiken
ARGE AYLIK BÜLTENİ / SAYI 34 / AĞUSTOS 1964